Birbirleriyle ilişkilerini göz önünde bulundurmamız gereken psikoterapinin üç aktörü nedir?

Resim
Psikoterapinin seyrini etkileyebilecek üç aktör vardır ve bunlar danışan, terapist ve nadiren bilinen danışan-terapist etkileşimi veya terapötik ilişki olmak üzere üç temel unsurdur. Psikoterapinin her iki taraf için de büyük bir anlamı vardır ve olumlu etkilerini görmek amaçlamaktadır. Terapi seanslarının sonunda danışan düşüncesi, duyguları veya davranışları hakkında içgörü kazanmalıdır. Danışan açısından baktığımızda, terapinin ana yapısında ortaya çıkan ilişkili bazı faktörler vardır. İlk olarak, danışan terapistin yardım etmesi için gönüllü olmalıdır. Danışanların, demografik özelliklerinin ötesinde, zihinsel olarak motive olmaya hazır olmak, olumlu sonuçlar elde etmek için daha yararlıdır ve terapist ile danışan arasındaki ilişkiyi etkiler. İkinci olarak, terapist terapiyi oluşturur ve bir lider olarak terapinin kontrolünü ele alır. Bu nedenle, hem bireysel hem de teorik olarak bir çok yetkinliğe sahip olmalıdır. Amacının danışana yardım etmek ve dış dünya ile ilgili günlük duygu...

Ben kimim? İdealimdeki ben kim ve ona nasıl ulaşırım?

                             8 Children's Books That Celebrate Individuality and Help Build Self-Esteem  | Learning


   Yaşantımız boyunca en az bir kez şu ikilemde kalmışızdır; ben kimim ve olmak istediğim ben nasıl ve ona nasıl ulaşırım? Hayat bize her an bunun cevabını vermiş, gerekli sinyalleri yollamıştır. Ya biz bu sinyalleri fark edememişizdir ya bu sinyalleri alsak bile kabullenmeyip görmemezlikten gelmişizdir yada aslında kafamızda oluşturduğumuz ideal kendimiz arzu edilen değildir. 

   

   Eğer bu soruyu hiç kendimize sormadıysak eminim ki haklı bir sebebiniz de vardır. Hayat her insanı farklı sınavlardan, zorluklardan geçiriyor. Belki de bu soruyu soracak kadar kendinizi düşünecek, kendinizi değerli hissedecek zamanı bulamadınız dimi? Peki hiç yastığa başınızı koyduğunuzda derin düşüncelere daldınız mı? Evet en az bir kere...


   Tüm bunlardan ne çıkarmam gerekiyor ki şimdi diyorsunuz? Tüm bunları ben düşünmedim mi? Bazen bizim farkında olmadığımız, göremediğimiz önemli noktalar vardır üzerinde düşünmemiz gereken. Bazen bunu bir arkadaşımız sayesinde görürüz bazen de o ana dek hayatımızda yer edinmemiş, hiç tanımadığımız, beklenmedik bir insan zihnimizde yanmayı bekleyen ampulü bulur ve onu yakar. İşte tüm bu sebeplerden ben burdayım. Hem kendimde farketmediğim hem de sizin de farkına varamadığımız o ampulü yakmak için... 


   Bu zamana kadar hangi yaşta, cinsiyette, nerede ve nasıl olursanız olun belki de başı boş dolandınız. Her şeyden bir haber yaşıyordunuz. Ama bu yazıyı okuyorsanız, içinize dönüp artık bir şeylerin harekete geçmesi için düşünmeye başlamanız gerek. Psikolojinin belki de en sevdiğim yanı hayatın her alanında, parçasında bulunması. Beni etkileyen yanı da pozitif psikoloji, daha da spesifikleştirirsek Hümanistik psikoloji olmuştur son bir yıldır. Hümanistik yaklaşım basitçe şöyle der, insan doğduğu andan itibaren aslında benliğinde tüm güzelliklere sahiptir, biriciktir fakat zamanla onu kullanmak, geliştirmek, şekillendirmek yine insanın elindedir. Bu yaklaşımla bir kez daha inanıyorum ki hepimiz biricik (unique), eşsiz özelliklere sahip insanlarız ve aslında ideal kendimizi ararken bir kez daha düşünmeliyiz ki diğerlerinde(insan) gördüğümüz özellikler, kendimiz için sadece birer örnek olabilir.

   

   Pandemi hepimize bir kez daha hatırlattı ki özgünlük, sevgi, kendini gerçekleştirme, saygınlık, sağlık, mutluluk, yaşamanın anlamı gibi kavramlar bizi biz yapan ve üzerine düşünmemiz gereken olgular. "Kendini Gerçekleştirme" kuramı ile de kim olduğumuzu anlayıp esasen idealimize ulaşmak için daha sağlıklı düşünebiliriz. Hayat hepimize bir kez bahşediliyor. Onu zirveye ulaştırmak, eşsiz hale getirmek yine bizim elimizde. Bunun için her an düşünmeli, okumalı, sorgulamalı, tartışmalı, bizim için en iyisini bulana kadar çabalamalıyız. Lakin "Kendini Gerçekleştirme" sadece insanın kendisine odaklanmak değil aynı zamanda diğer insanlar için de nasıl faydalı bir birey olunuru da vurgular.


   Gelelim esas konuya, ben kimim? idealim ne? Bir an gelir çok kızgınızdır ve sonra düşünüp ben heralde çok kızgın bir insanım, öfkemi kontrol edemiyorum diyebiliriz. İşte bu ve bunun gibi örneklerle içimize dönelim ve mutlu, sinirli, hüzünlü anlarımızı düşünelim. Bu gibi anlarda ne gibi tepkiler veriyoruz, nasıl davranıyoruz, bunların sonucunda neler hissediyoruz? Pişman mıyız yoksa bundan başka bir yaklaşımın mantıksız mı geleceğini düşünüyoruz. Aslında hepimizin suçu hiçbir zaman düşünmemek. Kendimiz için bile 1 dakikamızı harcamaya yanaşmıyoruz. Tabii sonuçlarını yine kendi yaşamlarımızda bedellerini ödeyerek veriyoruz. İşte tamda bu yüzden ideal kendiniz ile şuanki kendinizi karşılaştırın, eksikleriniz veya artılarınız neler bunları not etmekten çekinmeyin. Gerekirse uzman kişilere başvurup yardım alın. Sonucunda yine mutlu olacak olan sizsiniz. Sizce de harekete geçecek kadar değerli değil misiniz? 


   Evren siz sağlıklı bir birey olarak varoldukça değerli kalacak. Lütfen bir kez bile olsa içinize, özünüze dönün ve kendinize bunu hatırlatmayı unutmayın.  


   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AY TUTULMASI- Yılın son ay tutulması ve karantina

What are the differences between cognitive and behavioral therapy?