Yeni Deneyimler
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Sıcak bir yaz günüydü aslında. Ama hava aniden değişik yüzünü göstermiş kara bulutlar tüm gökyüzünü sarmış, yağmur çişelemeye başlamıştı. Çiseleyen yağmur güzeldi. Durumdan memnun kılıyordu insanı, anı yaşamasını hissettiriyor ve şimdinin değerini vurguluyordu. Milan için tam da bu şekilde olmuştu. Kimi zaman ani ruhsal duygu değişimleri yaşasa da bazen düşünüyor-hatta çok düşünüyor.- ve anın tadını çıkarmayı tüm derinliklerinde içinde; o yerde, hissediyordu. Şimdi tek yapması gereken evinden çıkıp üstünde ne varmış ne yokmuş,ayakkabısını giymiş mi, makyaj yapmış mı düşünmeden kendini dışarı atmaktı. Kendini kimseye karşı sorumlu hissetmediği, kararlarında kendi iradesinin olduğu, içinden ne geçiyorsa onu yapması gerektiğini bilse de ailesi ve arkadaşlarına karşı hep sorumlu hissetmek sanki zorunluydu. Fakat şimdi o yağmurun altında ıslanmanın sorumluluğunu alması gereken zamandı. Eğer şimdi yapmazsa, hiçbir zaman dizginleri eline alamayacaktı...
Kendini çiseleyen yağmurun altına attığı an özgür olduğunu hissetti. Evet ömrünün bu anına kadar hiç bu kadar özgür olduğunu hissetmemişti. Meğer ufacık bir hareket onu nasıl da kendini farkeden, değerini bilen bir insan haline getirmişti.Yaklaşık bir dakika sonra biliyordu ki eğer içeri girmezse, üşütecek ve hasta olacaktı. Ama güzel olan da bu değil miydi zaten? İnsanın yaşadıkları, deneyimledikleri, hissettikleri en büyük öğretidir ...
Evin içine girdiği an banyoya koştu, tek yapması gerekenin üstündekilerden kurtulup havluya sarılmak olduğunu düşündü. En sevdiği yumuşak mavi havlusunu hemen üstüne attı. Havluyu en yakın arkadaşı Değer Bursa'dan hediye olarak vermişti ona. Bursa her zaman onda farklı bir his uyandırmıştı nedense. Sanki bir gün orada yaşayacak gibi düşünüyordu bazen. Tabi hala bunun olması için gerekli bir sebep olmamıştı, üstelik arkadaşı da Bursa'ya sadece ziyarete gitmişti.Bursa yaşadıkları yere yüz kilometre uzaklıktaydı ve aslında kendi yaşadığı yerden gayet memnundu. Taşınması için bugüne kadar hiçbir sorun görmemişti. Tabi üniversite eğitimi için ülke sınırlarını aşıp İtalya'ya gittiğini saymazsa. Sanırım İtalya'da yaşadığı küçük kasabaya da bu yüzden okumaya sıcak bakmıştı. Şehir o kadar huzurlu ve sakindi ki, orada yaşarken kendini hep memleketinde hissediyordu. Kalabalıktan uzak, markete, restoran ve kafelere yürüme mesafesinde. Her an canı sıkıldığında kendini dışarı attığı ve kasabayı iki turlayıp evine döndüğü günler ne kadar da özel günlerdi onun için. Şimdi geri döneli üç yıl olmuş ve hala aklında bir yerlerde oraya dönmenin planlarını kafasında kuruyor ve kurdukça yeni bahaneler türetip planları bozuyordu. Halbuki anı yaşamak üstüne ne kadar düşünmüştü. Ya bir gün aniden arzuladıklarını yapamayacak duruma gelecek olsaydı. O zaman hiçbir dönüşü olmayabilirdi.
Odadaki koltuğuna geçtiği an saçlarının hala ıslak olduğunu hissetti. Koltuktan aniden banyoya doğru fırladı.Çünkü eğer saçlarını kurutmazsa neler olucağını bilyordu. Sinüziti vardı ve gece baş ağrısından kıvranmak istemiyordu. İtalya'daki evinden kalma saç kurutma makinasıyla saçlarını kuruttuktan sonra odasına dönüp havlusunu kuruması için kenara atıp yumuşak battanesine sarıldı. Sanki bir yaz günü değilmiş gibi şiddetle yağan yağmuru penceresinden hayretle izliyordu. Yaz aylarının ortalarıydı ve bu tahmin ettiği üzere kimsenin beklediği bir durum değildi...
Aniden moka potuyla bir kahve yapmanın bu anı daha da eşsiz kılacağını düşündü ve mutfağa koştu...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder